Kamu Çalışanlarını Hedef Göstermek Çözüm Değil !
- Lisani ÖZÇÜRÜMEZ

- 27 Kas
- 2 dakikada okunur

Başbakanlık tarafından açıklanan mesai genelgesi, kamudaki yapısal sorunları çalışanlara indirgemesi nedeniyle dikkatle ele alınması gereken bir belgedir. Genelgede yer verilen birçok hüküm, mevcut yasal mevzuatta zaten açıkça bulunmaktadır. Her kamu çalışanı görevini yasa ve etik kurallar çerçevesinde yürütmekle mükelleftir. Kamu hizmetinin itibarını ve sürekliliğini korumak sendikaların da kırmızı çizgisidir. Ancak bugün yaşadığımız sorunlar, genelgede işaret edildiği gibi “personelin mesaiye uyumu” ile açıklanabilecek kadar yüzeysel değildir. Sorun çok daha derindir ve kaynağı da kamu çalışanı değildir.
Sorunun Kaynağı Yıllardır Süren Siyasi Müdahalelerdir!
Kamu çalışma düzenini bozan, verimliliği azaltan ve çalışma barışını kırılgan hale getiren esas mesele; siyasi otoritenin kamuya dönük uygulamalarıdır. Partizanlık, torpilli işe alımlar, seçim dönemlerinde kamuya ve kamuya bağlı kuruluşlara yapılan kontrolsüz istihdam, liyakatsiz atamalar ve belirli kişilere özel ayrıcalıklar, kamuda yaşanan tıkanmanın gerçek nedenleridir.
Son yıllarda özellikle seçim dönemlerinde; Yasal münhallere başvurmak isteyen genç işsizlerin hakkı siyasi tercih uğruna gasp edilmiş, kurumlar ihtiyacı olmayan kadrolarla doldurulmuş, liyakat yerine siyasi yakınlık belirleyici hale gelmiştir.
Bu tablo yalnızca kamuyu operasyonel olarak tıkamakla kalmamış; çalışanların adalet duygusunu zedelemiş, işini hakkıyla yapan binlerce emekçinin motivasyonunu kırmış ve toplumda kamuya yönelik güven kaybını hızlandırmıştır.
Çalışma barışını bozan kamu çalışanı değil; siyasetin kendisidir.
Genelgede “disiplin”, “görev yeri terk etmeme”, “mesaiye riayet” gibi başlıklarla tarif edilen yükümlülükler, zaten Kamu Görevlileri Yasası’nın açık hükümleridir. Bu hükümler yalnızca kamu çalışanına karşı hatırlatılırken, aynı hassasiyetin siyasi müdahaleleri sonlandırmak konusunda gösterilmemesi büyük bir çelişkidir.
Verimlilik istiyorsak, önce çalışma düzenini siyasetten arındırmak zorundayız. Başka hiçbir yöntem kamuda kalıcı iyileşme yaratmaz. Kamuda verimliliğin ön koşulu siyasal etkiden uzak, bağımsız ve liyakat esaslı bir yapı kurulmasıdır. Bugün gelinen noktada bu eleştiriler toplumsal bir gerçekliktir ve artık görmezden gelinemez.
Sendikamızın çözüm için öngördüğü adımlar şunlardır;
Partizan işe alımlara son verilmesi, tüm istihdamın yasal münhallere ve objektif kriterlere göre yapılması.
Siyasi atamaların sınırlandırılması, yöneticilik görevlerinde liyakat ve kariyer esasının korunması.
Çalışma barışını bozan siyasi baskıların tüm kurumlarda kaldırılması.
Mesai düzenlemeleri ve disiplin kurallarının adil, eşit ve ayrım gözetmeyen biçimde uygulanması.
Her türlü denetimin kamu çalışanını hedef göstermek için değil, sistemi iyileştirmek için yapılması.
Kamu kurumlarında şeffaflık, hesap verebilirlik ve çağdaş performans yönetimi mekanizmalarının gerçek anlamda hayata geçirilmesi.
Ne bekliyoruz?
Başbakanlık, yayımladığı genelgede kamu çalışanından disiplin ve düzen istemektedir.
Biz de aynı düzeni siyasi otoriteden talep ediyoruz.
Kamu çalışanını töhmet altında bırakmak kolaydır. Zor olan; yıllardır süren partizanlığı bitirmek, münhallerin gaspını durdurmak, kurumu kurumsal yapan değerleri geri getirmektir. Sorun kronik, çözüm ise nettir: Siyaset kamu hizmetinden elini çekmelidir.
Maliye-Sen olarak kamu çalışanını hedef alan, tek yönlü ve eksik çerçeveden yapılan yaklaşımların karşısında durmaya devam edeceğiz. Görevini hakkıyla yapan binlerce çalışanın emeğini koruyacağız. Çalışma barışının, verimliliğin ve kamuya duyulan güvenin yeniden tesis edilmesi için yapıcı adımlar atmaya hazırız. Ancak bunun yolu, çalışanı değil, siyasi müdahaleleri denetlemekten geçmektedir.
Maliye-Sen Yönetim Kurulu





Yorumlar